27 Ocak 2011 Perşembe
"Selam Sana Shakespeare" ve sahne sallayan hikayesi...
Shakespeare bir eldivencinin oğluydu.
Okumadı... Okuyamadı.
Erken evlendi. Çoluk çocuğa karıştı.
Aklı karıştı sonra…
Shakespeare avare oldu.
Çimenlerde kitap okurken, ilham perileriyle tanıştı…
Shakespeare yazdı.
38 oyun, 154 sone yazdı…
Kızdı ve yazdı...Sevdi ve yazdı…Düşündü ve yazdı…Gördü ve yazdı…
Esnaf kumpanyasında doğdu Shakespeare.
Günü geldi tiyatrosunu kurtarmak için zalim Kraliçe Elizabeth'in dalkavuğu da oldu.
"Olmak ya da olmamak" dedi.
"Sen de mi Brütüs?" dedi.
"Dünya bir tiyatrodur ve bizler oyuncuları..." dedi.
Shakespeare öldü. Shakespeare yaşadı... Shakespeare dört asır yaşadı…
Selam Sana Shakespeare adlı oyunda da telaffuz edildiği gibi;
“Üniversitede okuyamadı Shakespeare” “Ama üniversitelerde okundu Shakespeare”
Yaşıyor!
Kendi gözlerimle gördüm! 26 Ocak Çarşamba gecesi Haldun Dormen Sahnesi'nde izleyenlere teşekkür etti Shakespeare...
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı bölümü mezunu bir İngilizce hocamızın zamanında bizlere aktardığı rivayete göre William Shakespeare'in soy ismi eski ingilizcede "sahne" anlamına gelen "peare" ve "sallamak" anlamına gelen "shake" fiillerinden oluşup, sahne tozuna bulaşarak kazandığı bir soyadmış. Bu rivayet yalan ya da doğrudur tartışılır; ama bu oyun "sahne sallayan" bir üstadın hikayesidir.
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğunun bir oluşumu olan Tiyatro Boğaziçi'nin özellikle gençlere yönelik hazırlamış oldukları “tiyatro duayenlerinin hayatları” konseptli oyun serisinde kaçırmış olduğuma üzüldüğüm Molière'den sonra sıra Shakespeare'deydi. Tiyatro Boğaziçi'nin özverisi göz yaşartan oyuncuları ve bizler, "Selam Sana Shakespeare" adlı oyunda 4 asır öncesine selam durduk.
Belgesel tiyatro niteliğinde olan “Selam Sana Shakespeare” adlı oyunda, hakkında yazılı kaynaklarda çok fazla bilgi bulunmayan Shakespeare’in hayatı, unutulmaz oyunlarının en çarpıcı karelerinde, Shakespeare’in kendi dizelerinde tekrar can buluyor. Shakespeare’i ve yazıt değerindeki eserlerini daha iyi anlamak için bir ders niteliğinde olan oyun, şairin her birimizin en az bir dizesini ezbere bildiği, zamana yenik düşmeyen eserlerinden sahnelerle ve Stratford’lu kasaba genci William zamanlarında karşılaşmış olduğu iki ilham perisinin anlatımıyla, masalsı bir kurguyla oynanıyor.
William’ın ilham perilerinin ancak ve ancak Shakespeare öldüğünde özgür kalacak olmaları ve yazarın eserlerinin, çağının çok ötesinde olmasından ötürü aslında hiç ölmeyecek olması, oyunun en etkileyici mecazlarından. Hayatını bilmediğimiz Shakespeare’in bu ölümsüzlük sırrını, oyunlarına sorular sorarak akabinde de oyunlarından sahneler sergileyerek anlatan Tiyatro Boğaziçi, sadece Shakespeare’in hayatını değil, tiyatronun tarihini, toplumdaki yerini, Kraliçe Elizabeth dönemi İngilteresi’nde – ve hatta günümüzde de devam etmekte olan – sanat ve politikanın ilişkisini, toplumun sahneye bakışını bir masal tadında takdire şayan bir üslupla işlemiş.
Selam Sana Shakespeare'i izlerken, bir İngiliz aksanı yerine Kastamonu şivesi duyabildiğimiz sosyolojik esprileriyle, Juliet’in cilvelerinin aslında bugünün cilvesinden hiç farklı olmadığını gördüğümüz ölümsüzlük ispatı sahneleriyle, esnaf kumpanyasının sizi içine çeken sıcaklığıyla, Kraliçe Elizabeth’in sert mizacının sizi güldürecek bir komedi unsuru olmayı başarmasıyla “Bir Tiyatro Gecesi Rüyası”na dalıyorsunuz.
Bir Yaz Gecesi Rüyası, Rome ile Juliet, Hamlet, Macbeth, IV. Henry ve II. Richard gibi komediden pastorale Shakespeare’in birçok oyunundan sahnelerle bezenmiş “Selam Sana Shakespeare” performanslarını severek izleyeceğiniz Aysel Yıldırım, İlker Yasin Keskin ve Özgür Eren’in marifetli zekalarının ürünü.
Tragedya sahnelerinde, dramdan çok seyirciyi yüksek sesle güldürmüş olan komediye yatkınlıklarından olsa gerek, masaldan ara sıra istemeden çıktığım oldu. Fakat Haldun Dormen sahnesinin her beş sırada bir, sağlı sollu yerleştirilmiş olan elektrikli sobalarının sıcaklığını yüzümde hissettiğim oyunun çıkışında kendi kendime “Ne mutlu ki bize, böyle şahane işler yapan fedakar çağdaşlarımız var” derken buldum kendimi. Tiyatro Boğaziçi’nin kısıtlı imkanlarla çok büyük işler başardığına inandığım, şatafattan uzak dekor ve kostümlerin içinde, atmosferi izleyicinin hayal gücüne bırakarak görülmeye değer bir performans sergileyerek zor bir işin altından kalkan genç ve fedakar oyuncularına ayrı ayrı teşekkür etmek istedim.
Teşekkürler Tiyatro Boğaziçi!
Selam Sana Sevgili Shakespeare!
Reji, Kurgu ve Metin Yazımı
Aysel Yıldırım, İlker Yasin Keskin, Özgür Eren
Reji, Kurgu ve Metin Yazımı Danışmanı
Uluç Esen
Dekor
Uluç Esen
Kostüm
Nilgün Ilgıcıoğlu, Özlem Pehlivaner, Sezin Gündoğan
Işık ve Efekt
Uluç Esen, Volkan Mantu
Afiş
Aydan Çelik
Oyuncular
Aysel Yıldırım
Burak Akyunak
Duygu Dalyanoğlu
Eser Dilsöz
İlker Yasin Keskin
Özgür Eren
Gönderen
Hil'alem
zaman:
Perşembe, Ocak 27, 2011
Etiketler:
BGST,
Selam Sana Shakespeare,
Shakespeare,
Tiyatro,
Tiyatro Boğaziçi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder