9 Temmuz 2011 Cumartesi

çınar ağacı


çınar ağacı

ayakları yere basan
ama aklı hep havada...

çıkını gerçek,
zihni düş dolu...

hil'alem

5 Temmuz 2011 Salı

öykü kırıntıları

5

kaldırımdan değil de kaldırımın hemen bitişiğinden yürümeyi severdi Marienne. Her gün gidip geldiği yeşillikli yolda küçük bir kilisenin yanı başında bir cafede bulduğu işine giderken bisikletlerin rüzgarını kolunda ve yüzünde hissetmek ve karın altına gizlenmiş yeşillikleri izlemekti tek derdi. Diğer dertleri ancak ve ancak bu ayinimsi tekrar son bulduktan sonra düşünmeye başlardı. Köşeyi dönerken gazeteci çocuğun yerde gezinen bir kuşu ezmemek için direksiyonunu kırarken bisikletten düştüğünü gördü. Hemen yanına koştu. On beş on altı yaşlarında ten rengi ve güzel gözlerinden fas asıllı olduğu belli olan çocuğun dağılan gazetelerini toplamasına yardım etti. Çocuksa ağladı sessiz sessiz. Canı yanar gibi değildi ama çok içli bir ağlaması vardı.

- İyi misin? Bir şeye ihtiyacın var mı?
- Var...
- Yardımcı olmak isterim, susma söyle...
- Geçen hafta vurulan o çocuk var ya hani.
- Evet... Şehrin ırkçı manyaklarının vurduğu; çok üzüldüm...
- Abimdi o benim. Beraber yaşıyorduk...
- ...
- ...
- Adın ne senin?
- Mouhsine.
- Mouhsine gel sıcak bir kahve içelim. Şu köşede benim en sevdiğim kafe var; Zeezicht. Şu geçen bisikletlerin rüzgarını hissedebileceğimiz de bir masaya oturalım olur mu?
- Olur...


hil'alem
-