9 Aralık 2014 Salı

öykü kırıntıları

Kumbara...Üzerinde böcek ilacı yazan teneke bir kumbara getirmişti eve o gün. Yüzündeki çocuk sevinç, altı yedi yaşlarındayken Aykut forması almak için pazarda çalışan o halini hatırlattı bana. ‘Bak ne aldım, buna bozuk paralarımızı atarız olur mu?’ dedi sıcacık bir gülümsemeyle. Güldüğünde gözlerinin kenarındaki kaz ayakları adamın gülüşünü iki kat daha ısıtıyordu. Gülmenin yakıştığı adamlardandı. Televizyonun üzerindeki masif ahşap rafın üzerine koyduk kumbaramızı. Elimize bozuk para geçtikçe de atıyorduk. Hayatımda belki de ilk kez para biriktirmiyordum. Ama bunu birlikte yapmanın tadı bir farklı oluyormuş…O kumbaraya ne mi oldu? Yine çocuklar gibi sevinerek kullandığı mavi çakısıyla açtık birgün. Çakıyı da anlatırım bir gün ama konu şimdi kumbara. Kısa bir sürede güzel para birikmişti. Tabii konserve şeklinde olduğundan bu kumbara tek kullanımlıktı. Şimdi Tarlabaşı’ndaki bakkalımızdan yeni bir böcek ilacı görünümlü kumbara almayı bekliyoruz. Bir de kumbara deyince akla, insanın bilgi dağarcığı gelir hep aklıma. Hani şu satırları bile yazmak için birzamanlar birşeyler yaşayıp, kumbaraya atmıştım ya, işte konserve açacağıyla açıp burda kullandım içindekileri. Kumbara sıcak şey…