23 Aralık 2010 Perşembe
Transylvania - beyaz bir ülkede kıpkırmızı bir hikaye...
“Zingarina!
Ver elini de yastık içinden dağılan tüyler gibi hafif hafif koşalım be özgürlük!”
“Şeytan’ın gözü avucumda iken bana bir şey olmaz ey Adem!”
“Olan olmuş zaten ey Havva!”
Henüz tanışmamış olanlar var ise, Tony Gatlif diye bir âdemoğlu yaşar bu yeryüzünde… Kayda değer filmler, müzikler, kalbe değen işler yapar. Filmlerinin nefesi vardır, bazen yüzünüzde, bazen ensenizde bazen de ta aklınızın orta yerinde hissedersiniz..
2006 yılında çekmiş olduğu “Transylvania” adlı uzun metraj filmi, bu gezgin ruhlu dehanın, fikrimce unutulmaz eserlerinin başında gelir. Yollara umut umut düşenlerin, arayışın, terk edişin, yeniden doğuşun, akla karanın, zencefil tadında sıcak şarabın, soğuk balkan topraklarının sıcaklığının, geriye hiç bakmayışın, ama hep geçmişte kalışın hikayesidir Transylvania…
Bir Transilvanya köyünün unutulmuşluğunda başlayan hikayede, kızımız Zingarina (Asia Argento) ve yoldaşı Marie (Amira Casar) kaidenin gerçeklerinden uzaklaşmış kendi gerçeklerine yaklaşmışlardır. Biyolojik kökleri bir Çigan kabileden değil de kaotikliğini içinde yaşayan insanından alan Paris olan Zingarina ve Marie bir adamın izini arar dururlar. Paris’in Çigan orkestralarından birinde müzisyen olan Milan Zingarina’nın içine bir can verip, canını da alıp kaçmıştır. Can büyür canın içinde, akordeonun huzurlu namesinde huzurlu bir ana karnından uzak... onu şu yeryüzüne leylekler değil, ancak kargalar getirebilir. Hırçın çadırların falcı çingenelerine bile değmiştir bu can-in.
Yol ve yolun hikayesi, Romanya’nın o büyülü ezgileriyle ve Tony Gatlif’in besteleriyle seyirciyi tutar yüreğinin köşesinden acıtarak içine alır ne kadar şen olursa olsun. Hele de Fatih Akın’ın filmlerinden tanıdığımız, esrarengiz havası ile yeri ayrı Birol Ünel’ın canlandırdığı pervasız gezgin ama derviş bir antika tüccarı Tchangalo ile karşılaşınca Zingarina, bir çigan eğlencesinin perde arkasında, “gün ola devran döne” der yüreklerimiz ve ezgiye bir damla umut girer. Balkan ezgisi şen oldu mu hiç dayanamam, yaşarır gözlerim. Hele ki bir meyhane sahnesi vardır filmin; acıdan eğlenen kadınların tabak kırışlarına Rusçadan bozma bir dilde fasıl eden solistin makyajı karışır yavaştan. Zingarina raks eder, yol arkadaşı Marie seyre dalar Zingarina’nın o hallerini biyolojisine ters ters. Bu Marie aslında aşıktır kadın haliyle umutsuzca yanından ayrılmadığı Zingarina’ya… seyirci anlasa da… anlamasa da…
Yarattığımız vicdan mı dersiniz, Avrupalının bireyselliği mi; Ayırır yolunu Zingarina dostundan. Birkaç kemancının gece vakti acı acı balkan sokaklarında çalmasıyla ağlar, bir gezginin gece gece kızarttığı köftenin cızırtısıyla açılır, yanına açtığı votkasıyla rahatlarsınız.
Baştan sona içinde yaşayabildiğiniz bu hikayenin en büyük kahramanı, ezgilerin ta kendisidir.
Yürek sıkışır, yavaşlar; Gatlif’in kemanı yavaşlar…Yürek festival olur, çarpar; Gatlif’in şehir palyaçoları bir trompet çalar, Kuştepenin çingeneleri duymaya görsün!
Çigan şehirlerine kar düşer, hikaye devam eder…festival tadında, ağıt tadında, kırmızı başlıklı köylü kızı tadında, bisikletin selesinin bacak arasını tatlı tatlı kaşındırması tadında…Şehirden ırak, sesten ırak, ama içi seslerle dolu bir cenaze şöleni gibi Transylvania. İzleyene ölmüş tarflarını hatırlatan, dinleyenin sönmüş duygularını uyandıran.
Bir gezgin tüccar vardır “Zingarina, Tanrı’nın güzel kulu, ne ararsın bu unutulmuşluğumda hüzün dolu bavulunla?” diyen; bir de Zingarina vardır “Elimi tut Tchangalo, ben öldüm bin kere, sen kimsin de beni öldüreceksin o gezgin yüreğinle” diyemeyen…Romanya’nın karla kaplı topraklarına ateş düşer, ve yürekler eriyerek pişer bu Çigan öyküsünde.
“Bir kuru soğan, bir ekmek; ben yaparım arkadaş! Yeter ki yol alsın götürsün beni içine kata kata” diyenlerin, en az bir kere demiş olanların ve diyeceklerin kaçırmaması gereken bir baş yapıt.
Çok yaşa Tony Gatlif!
Çok yaşa Zingarina!
Hay çok yaşa Tchangalo!
22 Aralık Çarşamba, 23:31
Hilal SARI
Gönderen
Hil'alem
zaman:
Perşembe, Aralık 23, 2010
Etiketler:
Birol Ünel,
Çingene,
Müzik,
Romanya,
Sinema,
Tony Gatlif
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
bu film pek güzel değil hacı. böyle kopuk kopuk, eksik biraz da zorlama gibi.
YanıtlaSilyok haci abê, bu doğayı sevmeli filmi sevmek için, herkes sevemez, herkes sevmesin de, iyi ki varsın tony gatlif...
YanıtlaSil