Medea'nın intikamını seyretmek...
tüm hınçlardan uzak
ve tüm intikamları idam etmişçesine.
ve kahin olmak; kadın olamamaktan ötürü...
sonsuza kadar dua etse şu insan evladı,
kaç yazar daha yazar medea'nın derdini:
okuyan,yaşadığını anlamayınca?
kalbi közlemişler bi kere güzelinden...
söne de ekmek pişe üstünde yüreklerin!
peeh! aman! ve bre!
Antik Yunan'da - ya da İstanbul'da olsun ne fark eder?- "başkasına tercih edilmişlik" duygusuyla çıldırmış bir kadının hikayesi Medea. Karşı gelip yazıtlara, sevmiş bi Antik Yunan Kazanova'sını zamanında. Ve ne ilginçtir ki mutlu mesud olmuşlar bir süre. Vakit gelmiş; sığ sularda boğulma kararı alan kocası Jason, güçlü kral Kreon'un kızıyla evlenmeye karar vermiş. Aldatılır yani Medea. Terk edilir. İşte burası işin trajedyası- ve iş henüz bitmemiştir. Trajedya hep devam eder.
Başrol oyuncusu Ayşe Lebriz Berkem (Medea) ve Berk Yaygın'ın (Jason/Kral Kreon) oyunculuklarıyla heye-can bulan bu antik masal, seyirciyi kendinden başka bir aleme götüren flütün sesi ve Gizem Erdem ve Damla Ekin Tokel'in canlandırdığı Medea'nın iki hizmetçisi karakterleriyle, mekansal bir sabitlik içinde, duygusal olarak güçlü, düşünsel olarak hareketli bir performans olmayı başararak Taksim'in orta yerinde gerçekleşiyor. Dizginleri duyguya teslim etmiş olanların daha yakından bileceği o şizofren akıl, yani Medea'nın içsesleri bu hizmetçilerdir. Aslında onlar hizmetçi değildir! Medea'nın meddahlarıdır. Medea'ya ayna tutan ama aynada farklılaşan iç hesaplaşma vardır burada. Sergilenen ve ortaya serilen; kalpten yaralanınca, evrende nereye gideceğini şaşıran, "şeylerin düzeni içinde" kendi yerini bilemeyen ve kendisini kendinden kaçıran bir akıldır: "Zavallı Medea"nın aklıdır...
Trajedya devam eder;
Medea'nın yaşadığı altından kolay kalkılır bir örselenme değildir. İçine ateş düşer, sesi de hep feryad eder. O ses Talimhane Sahnesine işler.Bana işler ve "cinnet" Medea'yı intikama sürükler...Aldatılan Medea katili olacaktır Kral Kreon'un ve taze prensesinin.
Neden mi? Neden sorusunu günümüz insanından kat kat fazla sormuş olan Antik Yunan insanı da, bugün otobüste ağlarken görmüş olabileceğiniz ve acıyıp da kestane vereceğiniz bir kız gibi tepeden tırnağa duygu yüklü bir varlıktır. Oyunun çağının ötesinde sergilenmiş olması yine düşündürtür insana, lümpen erkek jargonuyla "karı-kız" meselesini -sanki kadın başka bir şey olamaz imiş gibi: "Kardeşim, o değil de, ne olacak bu Adem ile Havva hikayesi? İnsanoğlu ve insankızı hiç değişmez mi?"
Trajedya devam eder...
Medea katil olmayı seçer .Çünkü sönmez sanır o içine düşen ateş...Çünkü sevginin "hakedilmiş" ve "hakedilmemiş" olanının var olabileceği gerçeğini görmez: "Onlar sevilmeyi değil, ölmeyi hakettiler." Kendi oğullarını kimseler linç etmesin diye kendi elleriyle öldürmek pahasına bir düşünce Medea'nınki o an. Medea'nın hizmetçileriyle bir düşünce savaşına tanık olur sahne.
-Nasıl kıyarsın ey gönül bir gönül için binbir gönlüne?
-Nasıl dayanırsın ey Medea oğullarının ölümüne?
-Kendine gel Medeaaa!!
-Öldür Medea!
-Kaç git Medea!
-Hayır kal Medea...İntikamını al Medea!
Peki ya Jason? (Bu trajedyanın çıkış noktası Jason'u canlandıran Berk Yaygın'ın performansının hatırına tebrik ile açıyoruz ve kapıyoruz bu parantezi :) Kendi dengesizliği ve acizliği içinde mutluluğu yakalamaya çalışan, hırslı erkek profili Jason: karısını ve çocuklarının annesi Medea'yı, tabiri caiz ise yeni bir "bacak arası" için bırakan Jason! Durduk yere dram yaratan Jason! Maymun deyip lanet mi etmeli; insandır deyip hoş mu görmeli? Tarih mi hesap sormalı; Tanrı mı affetmeli? Yoksa Medea sadece seyirci mi?
Bazen teyit eden, bazen itiraz eden, bazen de seçimi Medea'ya bırakıp sadece düşündüren bu hizmetçi, "iç" sesler yorumu oyunun en güçlü taraflarından. Çünkü bir dostumun dedesinin deyişi ile "Olay kafada bitiyor ise kafada bitireceksin." Engin bir derya olan müziğin, hele de yan flütün, biz seyircileri o güne kadar taşıması ise yönetmence şahane düşünülmüş. Dramda illa ki karakteristik olarak gerekli olsa da, bazen rahatsız edici olabilen yüksek desibel haykırışlar yer yer önemli mısraları duymayı engelliyor ama olsun; bunlar da acının ve nefretin doğası olsun!
Bana dokundu ve beni etkiledi Medea. Bir mektubun dış sesler tarafından okunmasını seyirciye iletilme biçiminden, kesinlikle rahatsız edici olmayan replik tekrarlarına, modern dansla aynı potada eritilmiş Antik Yunan atmosferinden, Kral Kreon'un daraldığı anlarda astım cihazına muhtaç olmasına kadar epey manidar olayıyla, anlatılması , tadılması ve görülmesi gereken hazinelere sahip bir sergileme olmuş Biteatral'in bu ilk oyunu.
Ölümlü, çalımlı ve alımlı karakterlerle donatılmış bir oyun Medea.
Gidin, görün, yaşamaya çalışın!
Hilal SARI
12 Aralık 2010
Muhteşem bir anlatım. Adeta oradaymış ve oyunu izliyormuşçasına okudum. Kalemine sağlık. Bu vesileyle Senaca’ya da rahmet okumak biz seyircilerine düşsün, ruhu şad olsun 😊
YanıtlaSil