6 Kasım 2016 Pazar

Aslolan içlendiren şeylerdir azizim...





Şimdi bir sessizlik lütfen!

Beni içlendiren birşeyler anlatacağım size..

Çünkü içlendirmeyen şey aslında anlatılmaya yahut paylaşılmaya değmez aslında..

Herkesin bir içi var biliyorsunuz.. Oraya dokunmadan dile dökülen şeyler bu hayatın boş lafı..

Güneş her sabah yükseliyor ya mesela? İşte bu beni içlendirebiliyor. Nasıl mı? Yüzünüzü ısıtarak ya da ısıtmayarak - o anda bulunduğunuz ülkeye göre bu skala değişebilir - binaların arasından süzüldüğünde, sanki etnik bir melodi, arkada da iki davul sesi güm güm diye cesaretlenen bir homosafienin ayağa kalkışını tarif eder gibi bir ezgiye karışıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun yeni bir başlangıç anlamına geliyor bu meteorolojik olay. Gecenin bittiği, herşeyin daha net görüldüğü, yanılgıların yanılsamaların azaldığı, korkuların endişelerin tükendiği aydınlık geliyor! Aslında güneşin yükseldiği falan yok biliyorsunuz, biz dönüyoruz! Yani güneş ve içinizi ısıtan umut, yeniden başlama gücü, cesaret vs. hepsi her daim orada! Ama hareket etmeden bunu fark edebilecek noktaya gelemiyoruz.

İşte basit bir meteorolojik olayın, basit bir yüreği içlendirip kabartması gerçeği. Aslında herzaman farketmesek de hayat bizim bakış açımıza göre güzelleşip çirkinleşebiliyor. Aslolan bakış açısı azizim! Aslolan Mozart, aslolan Tony Gatlif, aslolan Wankelmut, aslolan içine dolan müzik! Aslolan senin ezgileri ne kadar anladığın? Aslolan senin gönül gözün! Aslolan çok sesli müziğin damarlarında yol açtığı haz..

Hadi bu kadar içlenmek yeter şimdilik..

hil-alem


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder