31 Mayıs 2011 Salı

"sen uyu ben yazayım prenses" diyebilen güleç kahramanların masalı

ve Çağan Irmak'ın kaleminden "dünyanın tüm masallarının aksine, uyanınca okunacak bir masal" bu hikaye...-birinin uyuyup, diğerinin düş gördüğü...


Prensesin Uykusu Fragman imedebe

bir o kadar gerçek ve bir o kadar masal bu şehir aslında... her hikayesinde ayrı kahraman, her kahramanda ayrı çehre, her çehrede ayrı ifade ve her ifade ayrı hikaye...

Annesi ile yeni bir muhite taşınan ve dünyanın tüm fısıltılarına kulak veren Gizem, taşındıkları bina da ilk gün karşılaştıkları isimsiz ama gülümsemesi akıllara kazınan kitapsever komşu genç, komşu gence bir türlü güvenemeyen genç anne Seçil ve tüm diğer kahramanlar...Kütüphaneci komşunun ev arkadaşı Neşet, peri teyze, otobüs durağında ne yaptığı belli olmayan Bahtiyar amca, gövdesinin kabukları çıtır çıtır çınar ağacı, kitaptan fırlayıp tarihi kütüphanede yüzmeye başlayan ahtapot, her gün doğmaktan bıkmayan güneş, daha kimler var kimler!

Taslak hikaye bu filmin tuzu biberi olan kahramanları ve bakış açılarını çıkardığınızda her hangi bir İstanbul dramından farklı olmayabilirdi. Çünkü gerçekler her daim aynı. Prenses'in Uykusunda değişen ne derseniz, üzerine yumurta kırılan ottan, eski bir yönetmenin yeşilçam'a aykırılığını iki gence anlatışına, gerçek bir çınar ağacıyla gerçek olamayacak kadar güzel bir halk otobüsü sahnesinin detaylarına kadar her şey o kadar farklı ve "farklı" ki...

Pozitif bir Donni Darko düşünün ya da sevmeye teşvik eden Otomatik bir Portakal. Derdim Kübrick ya da David Lynch ile kıyaslamak değil fakat Prenses'in uykusunda gülümseten bir şizofreni var. Yalnız bir şehir insanının yüzünün orta yerine taktığı palyaço burunluğundan olsa gerek, bir kahkahaya ve umuda tutunası var.


Çağlar Çorumlu'nun hikaye içinde hikayesi olan has kahramana can kattığı performansı, Genco Erkal'ın dram sahnelerinde bile gözünüzü mutluluktan yaşartacak tiratları, Sevinç Erbulak'ın "içimizden ve bizden biri" demenize bile gerek kalmayan doğallığı Prenses'in Uykusunu taçlandırmış.

Çağan Irmak'ın Redd'in 2006 yılında çıkarttığı Kirli Suyunda Parıltılar adlı albümlerinde yer alan Prenses'in Uykusuyum adlı parçadan esinlenerek çekmeye karar verdiği ve Pamuk Prenses'e, Deli Dumrul'a, Polyanna'ya, Zeki Demirkubuz'a, masala da milenyumun rock müziği ne de güzel gidermiş dedirten Redd grubuna teşekkür ederek imzaladığı güneşli filmi Prenses'in Uykusu, Grimm Kardeşleri kıskandıracak cinsten bir beyaz perde masalı olmuş. Hikayenin en kırılgan anlarında görüntüler gerçek değil de animasyon olmuş...güzel olmuş...Gişe hasılatının büyük bir kısmının Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na bağışlandığı 2010 yapımı filmde, şehir karamsar İstanbul iken, içindeki yürekler Çağan Irmak'ın kamerasının arkasında yeni kavrulmuş kahve tadında gülümsemiş. Masal kahramanları gerçeklere inat gülümsemiş. Canavarlar kükremiş kükremesine ama sesleri elimizde tuttuğumuz kalem kadar gerçek olan perilerin yüreklerinden öteye geçememiş. Rüzgar bi esmiş; sonra güneş açmış...



Hayatımıza her gün bir kenarından değen kahramanların, perilerin, canavarların, komşuların, ağaçların ve palyaçoların tüm masalları adına yüreğine sağlık Çağan Irmak.

hil'alem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder