8 Mart 2011 Salı

Ahmet Ümit'in kaleminden Şehr-i İstanbul


Yaz yaz bitmeyecek bir tarih İstanbul'unki. Yedi tepesinde yedi milyon uygarlık yaşamış, yaşanmışlık bırakmış. Nüfus kağıtlarımızda ya da ikametgah belgelerimizde ya da posta adreslerimizin son mısrasında çoğu zaman farkında olmadan iliştirilmiş olan şehir, İstanbul, romanların, özellikle tarihi romanların en nadide örtülerinden biri olmuştur hep. Ama polisiye? canice işlenmiş gizemli cinayetlerin örtüsü olursa şehir? Surlarıyla dehlizleriyle, bin yıllık dikilitaşlarıyla, kiliseleriyle, beşyüz yıllık camileriyle, külliyeleriyle, yüz yıllık cumhuriyetiyle bir ölüme tanıklık ederse şehir?


Yazmaktan usanmayan - iyi ki de usanmayan- ve polisiye romanlarıyla gün be gün artan bir okur kitlesine sahip Ahmet Ümit'in son romanı "İstanbul Hatırası" olur! Sizi içine çekme katsayısı bir yana, anlattığı İstanbul ve İstanbul'un binlerce yıllık tarihindeki diğer çehreleri ile okuyucuyu büyülemekle kalmıyor, bir fıçı tarih şarabı gibi yavaş yavaş şehri okura büyülü bir anlatımla sunuyor. Gürkan Gürak tarafından edebiyat dünyasında çok da alışık olmadığımız bir tanıtım filmi bile çekilmiş İstanbul Hatırası'na.

İstanbul Hatırası - Tanıtım Filmi from Köpekbalığı Çalışıyor on Vimeo.

Oyuncular: Ayhan Bozkurt, Mert Çetin
Müzik: Burak Baduroğlu
Teknik Yapım: Gürkan Gürak
Set Ekibi: Çağla Artagan, Deniz Artagan, Rıza Yazgılı
Yapımcı: Gül Ümit Gürak
Yönetmen: Gürkan Gürak

Eğer iyi bir Ahmet Ümit takipçisiyseniz, günümüz İstanbul'unun en tarihi mekanlarıyla ve geçmişiyle bağıntılı gibi görünen bir dizi cinayetin faillerini arayan Komser Nevzat'ı, yine Ahmet Ümit'in kaleminden çıkmış çizgi roman "Komser Nevzat ve Maceraları" dizisinden de hatırlayabilirsiniz. Türk Edebiyatı'nın nadir polisiye yazarlarından biri olan Ahmet Ümit her romanında okuyucuya otobüste, minibüste, serviste ayakta kitap okuyabilme yetisi kazandırmakla kalmayıp öyle bir tarih bilgisi sunuyor ve bilmediğimiz o kadar çok diyar gezdiriyor ki, Gülhane parkının girişinden Topkapı sarayına doğru çıkan, yakın zamanda restore edilen Soğuk Çeşme sokağın kıymetini bilerek taşlarına basar oluyorsunuz. Ya da Yere Batan Sarnıcı sadece ortaokulda ziyaret ettiğiniz bir müze olmaktan çıkıp, Osmanlılarla Romalıların su içme alışkanlıklarının farklılıklarına bir kanıt oluyor artık sizin için.

İstanbul, İstanbul Hatırası'nın sayfalarını çevirdikçe değişiyor, derinleşiyor. Her taşından her toprağından altın değerinde bir tarih çıkıyor ve hiçbir yere eskisi gibi bakmıyorsunuz. Ayasofya yerli turiste girişi daha ucuz olan bir müze olma kimliğinden sıyrılıp, tarihin bir köşesinde başka bir Hürrem hikayesi misali, bir kadının aşkından sıyrılamayan Bizans hükümdarın yaptığı katliamın mabedi oluyor. Hal böyle olunca her sene milyonlarca turistin ziyaret ettiği Şehr-i İstanbul'da geçen bu roman şu anda ingilizceye de çevrilmekteymiş. Eğer bunu öğrenmeseydim bizzat kendisine ulaşmaya çalışıp bu konuda yalvarmayı planlamıştım. Hatta İstanbul mimarisi üzerine ders verilmekte olan tüm üniversitelere de bu roman hatırlatılmalı diye düşünüyorum.

Romana dönersek, okudukça ana karakter Nevzat'ın size de geçecek olan yaşanmışlıkla dolu kırgın halleri, fakat mesai vakti profesyonelliğinden asla taviz vermeyen hırsı o kadar gerçek ki...Roman karakterinin de böylesi makul aslında, gerçeğe en yakını, yer kubbede bir yansımasının muhakkak oluşu...Rakıyı sevmesi mesela...Mezeleri anlatırken ki iştahı. Bir akşam üstü rum meyhanesinin bahçesine düşen akşam sefasını yaşarsınız adeta. Zeki Müren duyulur romandan yer yer. Dostluklara ve yitik aşklara içilen rakının bardağında yankı yapar. Sayfalar öyle gerçektir ki karakterlerle birlikte çakır keyif olursunuz. Ahmet Ümit'in tüm karakterleri hayatınızdan birisi olabilir, bu yüzden İstanbul Hatırasında Bzyantion imparatoru bile gerçeğin arasına masalsı bir anlatımla sıkışır ve bir imparatorun kudretiyle, günümüz şehir düşmanları iş adamlarının kudreti birbirine benzeyiverir aniden. Geçmiş günümüze karışır...Aynı topraklarda bin yıl önce yaşananlar, bugün yaşananlara paralellik göstererek "dün" bugüne ışık olur, yeri gelir cinayetlere ipucu olur.

Ahmet Ümit'in kaleminde Şehr-i İstanbul'umuz öyle güzel kıvrılmış ve tüm ihtişamını, endamını mısraların arasına öyle güzel saklamış ki, sadece polisiye değil şehre duyulan bir aşk hikayesi de anlatılmış, şehir de geçen aşklar da...

Kalemine sağlık Ahmet Ümit!

hil'alem

Ahmet Ümit
ESERLERİ:
Sokağın Zulası (1989)
Çıplak Ayaklıydı Gece (1992)
Bir Ses Böler Geceyi (1994)
Masal Masal İçinde (1995)
Sis ve Gece (1996)
Agatha'nın Anahtarı (1999)
Kar Kokusu (1998)
Patasana (2000)
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (2002)
Kukla (2002)
Beyoğlu Rapsodisi (2003)
Aşk Köpekliktir (2004)
Başkomser Nevzat, Çiçekçinin Ölümü (2005)
Kavim (2006)
Ninatta'nın Bileziği (2006)
İnsan Ruhunun Haritası (2007)
Olmayan Ülke (2008)
Bab-ı Esrar (2008)
İstanbul Hatırası (2010)

Kendisine bu düşüncelerimi anlatmak için sabırsızlanmakla beraber tüm okurlarına sevinçle şunu da söyleyelim, Ahmet Ümit yarın akşam bir diğer romanı Beyoğlu Rapsodisin'de anlattığı Baraka'da, DJ kabinine geçip sevdiği şarkıları karanlıkta çalıyor. 24 Kasım 2010 günü gerçekleşen ve çok beğenilen performansının ardından, miksere daha da ısınan Ahmet Ümit, bir daha dinlemek isteyenler için, kaçıranlar için, duymayanlar için 9 Mart 2011 Çarşamba akşamı tekrar iş başında!


event linki:
http://www.facebook.com/event.php?eid=189115574460505

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder