27 Mayıs 2013 Pazartesi

August Rush, müziği sadece dinleyenlerin duyabildiği bir film...

Dinleyin...
Duyabiliyor musunuz?
Müziği...
Ben her yerde duyabiliyorum
Rüzgarda...
Havada...
Işıkta...
Müzik her tarafta!
Tek yapmanız gereken ona açık olmak...
Tek yapmanız gereken dinlemek...

Görüntülerdeki ışık huzmelerine bu sözler eşlik ediyor 2007 yapımı August Rush'ın ilk saniyelerinde. Kulağını bütün güzelliklere kapatmışları bile dinletecek bir çocuk sesiyle "Dinleyin" diyor August Rush. Kirsten Sheridan tarafından yönetilen August Rusg (Kalbini Dinle) müziği yemekten daha çok sevenler için, izlemeden ölünmeyecekler listemizde artık.

Müziğe bir peri masalına inanır gibi inanan ve bir müzik dehası olduğunun farkında bile olmayan Evan Taylor'un (Freddie Highmore)dolunaya bakarak anne ve babasını müzikle bulacağını düşünürken kendini bulduğu bir yolculuk August Rush. New York çocuk esirgeme kurumunda başlayan ve müziği duymasına engel bir dolu etkene rağmen gamzeli bir gülümsemeye şahit olduğumuz Evan Taylor'un hikayesi, sadece doğayı ve yaşamı dinleyerek izleyiciye her hün yanından geçip de farkına varamadığımız armoniyi hatırlatıyor. . Björk'ün oynadığı müzikal film Karanlık'ta Dans'ı izleyenleriniz var ise, bana yer yer onu anımsattı. Sokakta yürürken tamamen görmezden geldiğimiz seslerin bazen birilerinin hayatındaki en değerli varlıklar olduğunu söyleyen, lirik bir hikaye olmuş August Rush. Hem çelloyu, hem gitarı hem de sokağın kendisini birlikte müzik yaparken izleyebileceğimiz, müziğin tek umut olduğu güzel bir hikaye...

Elektrik tellerine bakarken içinden bir ses geçtiğini duyana kadar dinlemek vardı filmde. Naif bir çocuğun müziği duymak için elektrik tellerine uzun uzun baktığı bir sahne. Sanki yeryüzü ahşap bir gitar, elektrik telleri de gitarın telleri...Müziğin kaynağının ne olduğu sorusuna, "sadece bazılarımız mı onu duyabiliyor?" sorusuna, sokak çocuklarına müzik yaptırarak geçinen Wizzard karakterinin (Robbin Williams) çok iyi bir cevabı vardı.

-Sadece bazılarımız duymak için dinliyor evlat!

İşte August Rush dinlemeyi sevenler için müzikli bir şölen olmuş. Oscar'a müzikleriyle aday olmuş, genç oyuncu Freddie Highmore'un harika performansı ile daha da şen hale gelmiş, Robbin Wiiliams ile hayat bulan Wizzard'ın müziğe aşık ama hayata tutunmaya çalışan bir çıkarcı karakter arasında gidip geldiği ve gitarın en güzel kullanıldığı ve bittikten sonra mutluluktan en az yarım saat sessiz kalmak isteyeceğiniz August Rush müzikli bir şölen...Afiyetle izleyiniz.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Ahırkapı Hıdırellez Şenlikleri 2013

Hıdırellez halkların ve karakterlerin bahar bayramıdır!
Hıdırellez şehir insanının kendini bulduğu, içindeki çingeneye kavuştuğu gündür!
Hıdırellez güzel insanların günüdür! 
Ahırkapı'da baharın, renkli fularlarla 9-8lik ritmlerde oynadığı gündür!
Zurnanın kulaklara üflediği, bahşişin romanın cebine gülümsemeyle girdiği gündür!
Her sene olduğu gibi, bu sene de 5 Mayıs Ahırkapı Hıdırellez kutlamalarını iple çekiyordu İstanbul'un kızanları. Parkorman'da kapital mevzuların hiç etmeye çalıştığı orijinal Ahırkapı Hıdırellez Şenlikleri her şeye inat rengarenk, capcanlı ve şanına yakışır geçti.

Ahırkapı mahalle halkı, Ahırkapı Güzelleştirme Derneği, Kumbara Sanat Atölyesi, Toplumsal Dayanışma Derneği ve Ahırkapı Roman Orkestrası katkılarıyla organize edilen şenliğin asıl amacı Tarlabaşı gibi, Sulukule gibi, Balat ve Süleymaniye gibi "kentsel dönüşüm" adı altında zorlanan yerli halkın varını yoğunu turizm dünyasına satmak zorunda kalan mahalleliye bir nebze destek olmak ve tabii ki  Roman müzisyenlerin şen müziğiyle gönlümüzce oynayıp kurtlarımızı dökmekti.

Ayasofya karşısında sabırsızca bekleyen yüzlerce şenlikçiyle birlikte, Ahırkapı'daki esnaflar gibi biz de hazırlıklarımızı yapmıştık.En renkli etekler, şalvarlar giyilmiş, renkli gözlükler takılmış, kız-erkek farketmez saçlara en çiçekli fularlar bağlanmıştı. Saat beş sularında alana gelen Roman Orkestrasının 9-8lik ritmleriyle start alan kalp atışlarımız hava kararana kadar bir nebze yavaşlamadı. Ayasofya'dan Ahırkapı'ya inen yokuşlarda, orkestra eşliğinde dans ederek yürüyen renkli kalabalık İstanbul'un en cümbüşlü ve en karakter dolu geçit töreni oldu. Roman müzisyenlerin yaptıkları müziğe canlarını ve tüm enerjilerini katıyor olmaları ise Ahırkapı Hıdırellez Şenlikleri'nin katalizörüydü.
Ahırkapı Big Gang

Ahırkapı Big Gang adına layık gördüğüm şenlik tayfamız Keresteci Hakkı Sokağın başında bir köşeye konuşlandı. Bu noktanın jeopolitik önemi sayesinde - şenlik alanında gezmek isteyen herkesin geçmek zorunda olduğu bir köşeydi - her müzisyenin cümbüşüne nail olduk. Roman havası çaldı mı yerinde duramayan bu grubumuzun Edirneli mensupları zurnayı kulağına üfletip, bahşişini de eksik bırakmadı. Adettendir Hıdırellez dileklerin de günüdür. Arzular çaputlara söylenir, ağaç dallarına bağlanır, gül dibine gömülür. Fakat bizim tek dileğimiz eğlenmekmiş ki dilekler dilemeyi unuttuk... Hava kararmaya başladığında yavaş yavaş bünyedeki Şirince şarabı ve arpa suyu sayesinde yorgunluğumuzu çıkınımıza atıp Sultanahmet'in yolunu tuttuk. İçimizdeki çingeneye kavuştuğumuz bu cümbüşlü günü unutmamak üzere aklımızda şenlikten güzel anlar, hafıza kartlarımızda yüzlerce fotoğraf, normal hayatlarımıza döndük; baharı Ahırkapı'da layıkıyla kutlamanın verdiği gurur ve yüzlerde şen gülümseyişlerle...