15 Nisan 2011 Cuma

şehr-i Napoli Turturro'nun müzikal belgeselinde; Passione!



Şu an son günlerine yaklaştığımız 30. İstanbul Film Festivali kapsamında izleme fırsatı bulduğum "Passione" (Tutku) adlı belgesel/müzikal ya da müzikal belgesel çok daha güzel oturacak; İtalyan yönetmen John Turturro'nun - aslında çoğumuzun Amerikan aktör olarak bildiği John Turturro'nun imzasını taşıyor. Belgesel bir çoğumuz için tatile gidilse İtalya'da belki ziyaret edilmesi şart olmayan şehirlerden biri olan Napoli hakkında. "Tutku"yu izleyenlerin çoğuna kesinkes fikir değiştirtecek bu belgeselde Napoli'nin tarihi, Napolitenler, evet makarnalara sos diye koyup yediğimiz Napolitenler, şehrin dünü ve bugünü, savaşları ve barışları, amatör ve profesyonel müzisyenlerle yapılan röportajlar ve müzik kayıtlarıyla anlatılmış. Yer yer tiyatral bir hal alan belgeselde Turturro ve belgesel ekibi de belgeseldeki bazı bölümlerde bizzat oyuncu olarak yer alıp, Napoli sokaklarında bir hayli eğlenmişler. Beyaz perdede müzik görmek isteyenlerin aklında bulunması gereken eserlerden biri olmuş Passione/Tutku. Yönetmen Turturro'nun Venedik Film Festivali'nde gerçekleşen ilk gösterimde de söylediği gibi Napoli gerçekten İtalya'nın müzik kutusu gibiymiş.
Sicilyalı amatör bir caz şarkıcısı olan annesinin de etkisi olacak ki Turturro müziği ayrı bir yere koyuyor. Aktörlüğe profesyonel anlamda Martin Scorsese'in Rogging Bull/Kızgın Boğa adlı filminde figüranlık yaparak başlayan Turturro oyunculuk eğitimini New York ve Yale üniversitelerinde tamamlamış. John Turturro'yu bugüne kadar hep farklı, çizgi dışı yapıtlarda oynamış olarak görmemize rağmen (Barton Fink, The Big Lebowski, O Brother Where Are Thow?, Napoli sokaklarında gezinerek yaptığı Tutku'da birden kendisini karşınızda anlatıcı olarak görünce şaşırsanız da, her role rahat girebildiğinden olsa gerek, yadırgamıyorsunuz.
Tutku'ya gelince, bir şehrin tutkusu içinde yaşayan insanının kanından gelir fikrimce. Hani Napoli'yi tamamen boşaltıp içine koysak on milyon Danimarkalı'yı - teşbihte hata olmasın, Danimarkalıları sevmediğimden değil de, konu bahis ortalama tutku eşiğimiz olduğu için Danimarka dedim- Napoli Napolili'liğini yitirir- keza İstanbul'umuz da öyle. Fatih Akın'ın şehr-i İstanbul'u müziğiyle anlattığı Crossing the Bridge- The Sound of Istanbul'u izleyip de üsluptan etkilenenler varsa şayet, Napoli şehri'nin iki üç görüntüyle değil de, aşçısından hayat kadınına müzisyeninden mültecisine çok sesli bir halk türküsü misali anlatıldığı "Tutku", rengarenk görüntüleri ve Napoli'nin bilinmeyenlerini bir müzik şöleniyle sunmasıyla görülmeye değer bir belgesel.
İtalyan müziğinin geçmişten bugüne macerasına farklı bir bakış getiren, İtalya'ya 2. Dünya Savaşında gelip eğlencesini yaşayıp dönmüş olan Amerikan askerlerine de, "savaştan bir süre sonra İtalya'da zenci bebekler doğmaya başladı!" replikleriyle müzikal bir eleştiride bulunmayı unutmayan ve hatta "Caravan Petrol" adlı şarkıyla petrol arayışı içinde şehrin güzelliklerini kazdıkça kazan çıkarcı güçleri alaya alan Tutku, özellikle Afrika kıtasından Napoli şehrine gelen göçmen Arapların oryent nameleriyle seyirciyi büyülüyor. Benim özellikle dikkatimi çekense Turturro'nun her tarzda müziğe eşit önem vermesi, aynı Fatih Akın'ın Crossing the Bridge'de yapmış olduğu gibi, Napoli'nin çok sesliliği sayesinde tutkulu bir şehir olarak kalabildiğinin altını çizmesiydi.

Hollywood camiasının yer yer sığlaşan sularında farklı ve sürümden kazanmayacak bu yapıta vakit ayırdığı ve İtalya'sının bu küçük şehrini unutmayıp bir de insanını böylesi bir şölenle anlattığı için Turturro'yu gönülden kutluyorum. Daha doğrusu böyle işlere saygı duyuyorum.

hil'alem